sevmek; bakmak değil görmekse eğer,
sevmek; yanındayken başını
omuzuna koyabilmekse eğer,
sevmek; yanındayken yalnızlığı unutmaksa eğer,
SENİ SEVİYORUM....
* * * * *
sevmek; senle iken yere daha sağlam
basabilmekse eğer,
sevmek; yokluğunda seninleymiş gibi
hissetmekse eğer,
sevmek; hayallerine senide sokabilmekse eğer,
SENİ SEVİYORUM
* * * * *
sevmek; yatağa uzandığında, seni düşlemekse eğer
sevmek;sen üşüdüğünde gölgemle
seni ısıtmaksa eğer,
sevmek; sevdiğini çıklık çığlığa söylemekse eğer,
SENİ SEVİYORUM
* * * * *
sevmek; el ele tutuştuğunda kalbinde bişeylerin
kopmasıysa eğer,
sevmek; gözgöze geldiğin de hiç kıpırdamadan
bakabilmekse eğer,
sevmek; kalbini kalbinde hissetmekse eğer,
SENİ SEVİYORUM
* * * * *
AŞKIMIZ YAŞAYACAK...
BIRAKIYORUM.....
NE SENİ NEDE SEVGİNİ İSTİYORUM SENDEN.
SANAOLAN ÇOCUKSU SAF SEVDAMI
SANA BAĞLI CANIMI İSTİYORUM.
SANA EN BÜYÜK CEZA;YANLIZLIĞI
BIRAKIYORUM.....
GÖZLERİMDEN AKAN YAŞALARA DEĞİL..
SANA ACIYORUM..
YÜREĞİME SAPLADIĞIN HANÇERE DEĞİL
SENSİZ GECELERDE KURDUĞUM HAYALLERE
YANIYORUM...
SANA OLAN SEVDAMDAN DEĞİL...
KADERİMDEN KAÇIYORUM...
SANA EN BÜYÜK CEZAYI YANLIZLIĞI
BIRAKIYORUM
SANA SENSİZ YAŞAYAMAM DEMİŞTİM...
YAŞIYORUM...
SENSİZ GÖZLERİM GÜLMEZ DEMİŞTİM...
GÜLÜYORUM...
SENSİZLİK NEFES ALMADAN YAŞAMAKSA,
SENSİZLİK ACI ÇEKEREK GÜLMEKSE
YAŞIYORUM GÜLÜM
SENSİZLİĞE MAHKUM OLAN BENLİĞİMLE....
Sen yokken aklımdan firar edenlerin sayısını unuttum
Unuttum kaç sokak çıkardı ömrüme.
Kaç otoyol seni bana geri getirirdi,
Kaç hayal tutar götürürdü hücrelerimden.
Ama unutmadım,
Unutamadım anılarımızı.
Kimsesiz tutarak,
Ellerden uzak savunduklarımızı…
Gülhane parkının,
Yalnız ağaçları altında oturuşumuzu,
Sultanahmet’in nargile keyiflerini,
İstavrit terasında esintiye kaldırdığımız
Kadeh seslerinin,
Rüzgâr seremonilerine karışmasını,
Beyoğlu’nun sokaklarında zigzaglar çizerek,
Gecenin bir vakti korkusuzca,
Çokta âşıkken üstelik
Kahkahalarla kalabalıklara karışmamızı,
Ada turlarını,
Üzerimize sıçrayan deniz suyundan kaçmak yerine,
Çocuksu sevinçle daha çok nem için
Birbirimiz ile yarışmalarımızı…
Silinmeyecek anılar biriktirmişim kök hücrede,
Yaşanılanlara özlem duymama sebebiyet veren…
Bakkala uğrayıp,
Bir ekmek alıp kapıyı çaldığında,
Sana o kapıyı açanın ben olmasını istiyorum.
Nasıl göğsünde yatıp izlediğimde,
Hiç bir korku filminin,
Kan dolu sahnesi ilgimi çekmiyorsa,
Gök gürültüsünden korktuğumda,
Ya da,
Kan ter içerisinde uyanıp,
Bir kâbustan geriye kaldığımda,
Gecenin bir yarısı sesinde dinlendiğimde
Umurumda olmuyorsa korkuya dair hiçbir ağır darbe…
Anın içerisinde yitirmemek için seni,
Ömrüm ol istiyorum…
Gidişin hangi nöbete denk gelirse gelsin,
Dönüşün bir bahar akşamının,
En güzel demine ayardı…
Omzuma güneş vurdu bu sabah…
Geldin, dokundun hissettirmeden
Yüreğime yeniden…
Dağarcığı yok kelimelerimin,
Hafızamın ezberletilmiş kelimelere yeri yok…
İçimden geçenler ülkesinin kahramanı oldukça sen;
Biliyorum ki bu kalem hiç durmaz…
Kelimeler,
Kokun bedenimi alt üst edene dek aklımdalar.
Sonrası derin bir sessizlik.
Gözlerin…
Bedenin…
Ve kayboluş saatleri…
Kime sorsan bilmez hüzün rengini.
Siyah derler eskiler matem koktuğu için.
Ama sarıdır fikrimce…
Çünkü bir çiçeğin sararıp solması da kederdendir,
Bir lalenin boynunu bükmesi de…
Sararmaktır sensizlik…
Sararmaktır susuz kalmış çiçekler gibi…
Yaşamam için yalnızca,
Dudakların yeter…
Nefesinle hayat bulayım yeniden ve her defasında
İzin ver…